DEDE KORKUT


:)
Bayburt'un Manevi Önderler

DEDE KORKUT

Dede Korkut sıradan insanlardan, devlet adamlarına kadar herkesin saydığı ve danıştığı bilgedir, öğüt vericidir. Bilgeliği eğitici, öğretici ve tenkit edicidir. Onun bu kişiliği tarih ve toplum yaşantısından gelmektedir. Geçmiş alplerin başından geçen olayları anlatır ve öğüt verir.


DEDE KORKUT'UN SOYU ve KİŞİLİĞİ

Dede Korkut, Türk tarihinin ve edebiyatının ulularındandır. Ona bu ululuk makamını döneminin ve sonrasının halkı vermiştir. Hikayelerinden anlaşılacağı üzere Dede Korkut, yetkili bir devlet adamı, bilgin, ermiş, ozan ve hiçbir işte onsuz edilemeyen bir Türk büyüğüdür. Bir rivayete göre Bayat boyundan Kara Hoca'nın oğlu olduğu söylense de, aslen kim olduğu, tam olarak ne zaman yaşadığı belli değildir. Hikayelerinden, Türklerin, İslamiyet’i kabul ettiği dönemde ve Bayındır Hanlığı zamanında yaşadığı anlaşılmaktadır. Türklerin, o dönemlerde Anadolu'ya (Trabzon ve Bayburt'a) akınlar düzenlemelerine rağmen henüz yerleşik bir düzene geçmedikleri varsayılmaktadır.

Dede Korkut Öyküleri'nin Bayburt'la ilgili olanı "Kam Büre'nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu" adlı öyküdür. Bayburtlular, Bamsı Beyrek'in mezarının Bayburt'ta olduğunu kabul eder ve onun adına yaptırılan türbeyi her yıl ziyaret ederek kutsarlar.

Bamsı Beyrek, Kam Gan oğlu Han Bayındır zamanında yaşayan Bay Büre Bey'in tek oğludur. Kendinden başka yedi kız kardeşi daha vardır. Beyrek, Dede Korkut'un yardımıyla, beşik kertmesi nişanlısıyla evleneceği sırada, Bayburtluların düğün töreni esnasında yaptıkları baskınla otuz dokuz arkadaşıyla birlikte kaçırılarak esir edilir.

Uzun yıllar kocasını bekleyen Banı Çiçek, Bamsı Beyreğin kanlı gömleğinin kendisine gösterilmesinden sonra başkasıyla evlendirilmeye razı olur. Bunun üzerine yoldaşları, son bir umutla Bamsı Beyreği aramaya çıkarlar ve onu Bayburt Kalesi'nde kopuz çalarken bulurlar. Karşılıklı manilerle ona durumu aktarırlar. Bunun üzerine, on altı yıllık esaretin sonunda Bayburt Hisarı'ndan tekfurun kızı yardımıyla kaçar.

Banı Çiçek'in evlendirileceği gün otağa ulaşan Bamsı Beyrek, kopuzuyla söylediği ve yalnızca ikisinin bildiği sırları şiir yoluyla Banı Çiçek'e söyler. Bunun üzerine kız onu tanır ve ayaklarına kapanır. 

Kazan Bey der: "Gel murada er." Beyrek der:" Yoldaşlarımı çıkarmayınca, hisarı almayınca murada ermem." Kazan Bey, Oğuz'una: "Beni seven binsin", der.

Güçlü Oğuz beyleri atlandılar, Bayburt Hisarı'na dört nala yetiştiler. Çetin bir savaştan sonra Beyrek, otuzdokuz yiğidinin üzerine geldi, onları sağ esen gördü, tanrıya şükr eyledi. 

Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur.Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.

Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.

Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir; 1- Kutsal Kişiliği , 2- Bilge Kişiliği. Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır



DEDE KORKUT'UN KUTSAL KİŞİLİĞİ


Destanlarda Dede Korkut kerâmet sahibi biridir. Doğa üstü bir manevi güce sahiptir. Destanlarda şu gibi kerametleri görülmüştür;

1- Gelecekten Haber Verme: “ Korkut Ata söyledi: Ahir zamanda hanlık tekrar Kayı’ya geçecek. Kimse ellerinden alamayacak, ahir zaman olup kıyamet kopuncaya kadar. “ (Mukaddime)

Destanda geçen örnekte de belirtildiği gibi Dede Korkut gelecekten haberler verirdi. Bu haberleri geçmişte yaşadığı deneyimlere dayanarak söylerdi.

2- Halkın Onun Sözünü Tutması: “ Korkut Ata Oğuz kavminin müşgülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmadan yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup tamam ederlerdi. “ (Mukaddime)

Hanlardan çobana kadar herkes onun sözüne güvenirdi, ona danışırlardı.

3- Duasının Allah Katında Kabul Olması: “… Ne derse olurdu. Gaipten haber söylerdi. Hak Taâla onun gönlüne ilham ederdi. “ (Mukaddime) ,

“… Dede Korkut dedi: (Kılıç) Çalarsan elin kurusun dedi. Hak Taâla’nın emri ile Deli Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı. Zira Dede Korkut keramet sahibi idi, dileği kabul olundu. “ (Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı)

Birinci örnekte geçen “Ne derse olurdu.” Cümlesi hem halkın onun sözünü dinlediği hem de duasının kabul edildiği anlamındadır. İkinci örnekte de duasının kabul olduğu belirtilmiştir.

Dede Korkut’taki bu kerametlerin iki kaynaktan gelmiş olabileceği düşünülmektedir;

1- İslam Tasavvufu
2- Şamanist İnanç 

Dede Korkut’un destanlarda İslam tasavvufuna uymayan davranışları bu ihtimali zayıflatıyor. Mutasavvıflardaki kamil insan olma hedefi, çile çekme, dergah… gibi unsurlar Dede Korkut’ta görülmüyor. Ermişlerinkine benzeyen olağan üstü olaylar yaşaması da yazıya geçirilene kadar uğramış olduğu değişiklikler olabilir, çünkü Türklerin İslam'ı henüz kabul ettiği ve değişim içerisinde olduğu 15-16. yy.larda yazıya geçirilmiştir.

Dede Korkut’un kutsal kişiliğinin şamanist yaşantıdan gelmiş olabileceğini kabul edebiliriz. Ozan oluşu şamanistlerin özelliğini hatırlatmaktadır. Ayrıca kerametlerini gizlememesi de kutsal kişiliğinin şaman inancından geldiğini güçlendirmektedir.



DEDE KORKUT'UN BİLGE KİŞİLİĞİ


Dede Korkut sıradan insanlardan, devlet adamlarına kadar herkesin saydığı ve danıştığı bilgedir, öğüt vericidir. Bilgeliği eğitici, öğretici ve tenkit edicidir. Onun bu kişiliği tarih ve toplum yaşantısından gelmektedir. Geçmiş alplerin başından geçen olayları anlatır ve öğüt verir.


DEDE KORKUT KİTABI HAKKINDA ÖN BİLGİ


Kitabın asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan" dır. Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’dır. Kitap on iki destansı hikaye ve bir mukaddimeden oluşmuştur.

Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır. Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır. Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir. Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekanın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikayede Dede Kokut’un ortaya çıkışıyla on iki hikaye birbirine bağlanır. Bugün elimizdeki iki nüshanın Akkoyunlu Devleti’nin çökmeye başladığı dönemlerde yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Nüshalardan biri tamdır ve Almanya Dresten Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Altı hikayenin bulunduğu eksik bir nüsha ise Vatikan’dadır.

Nüshalar üzerine ilk incelemeyi Alman Türkiyatçı Fr. Von diez Tepegöz Destanı’nı Almanca’ya çevirerek yapmıştır. Kilisli Rıfat (1916, eski yazı ile), Orhan Şaik Gökyay (1938) ve Muharrem Ergin (1958) de kitabı yurdumuzda yayınlamışlardır.



DEDE KORKUT DESTANLARI


Kitapta daha önce de belirttiğimiz gibi on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.

Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.



DEDE KORKUT DESTANLARININ GENEL İÇ YAPISI


Destanlar olağan üstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar da konu olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzlar'ı etkilemesiyle ulaşmıştır. Hikayeler basit görünen olaylarla başlamış ama tüm Oğuzlar'ın etkilenmesiyle sonuçlanmıştır.

Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir, örneğin Alpler kafirlerle savaşa gitmeden evvel arı sudan abdest alıp, iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın iktisadi durumu da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlar’da üstünlük zenginlikle, mal mülkle olmaz. Oğuzlar’da üstülük yiğitlikle olur. Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Mesala Boğaç Han’a ‘Boğaç’ ismi boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han’ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için, ağaca bağlamıştır.

Hikayelerde kadın da söz sahibidir. Kadın da hanlık edebilir. Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar. Gerektiğinde kadın da savaşır fakat kadının savaşması erkeği küçük düşürür.

Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp'inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşüyor. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmiş. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmıyor. Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir

1- Devlete Verilen Öğütler;
Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına;
· Ekonomik güce sahip olma,
· Hüner ve erdem sahibi olma, 
· Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır.
Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir. Ayrıca Alplere de şöyle öğütler veriliyor;
· Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak
· Düşman ile savaşta üstün gelmek
· Ülkesine sahip çıkmak
· Zengin ve eli açık olmak ( ‘Aç doyurmak, yoksul donatmak‘ şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak )· Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek.

2- Halka Verilen Öğütler; Destanlarda halka Alpler kadar yer verilmese de. hem çoban gibi kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiş;

· Devlete sadık olmak ,
· Misafirperver olmak ,
· Dedikodu yapmamak ,
· Gönlü zengin olmak ,
· Dürüst olmak ,
· Korkak olmamak ,
· Çocuğunu iyi yetiştirmek ,
· Üstüne düşen görevi yerine getirmek ,
· Eşine sadık olmak ,
· Ana babaya hürmet etmek ...
· Ecel vakti ermeyince can çıkmaz.
· Çıkan can geri gelmez.
· Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin.
· Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz.



DEDE KORKUT DESTANLARI'NDA YER ALAN ESKİ TÜRK GELENEKLERİ


· Ad Koyma : Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut'u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; "... Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin." 

· Toy etme ( Toplantı yapıp karar verme) : Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; " Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler. 

· Düğün : Halen devam eden bir geleneğimiz olan düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı. 

· Kız İsteme : Kız babasından veya abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar'dan kız kardeşini Bamsı Beyrek'e şöyle istemiştir; "Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek'i Bamsı Beyrek'e istmeğe gelmişim." 

· Başlık Alma : Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır. 

" Deli Karçar der : Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der : Verelim dedi, görelim ne istersin? Deli Karçar der : Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm" 

· Sövüş Etme : Misafir İçin Hayvan Kesme. Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi. 

·
 Düş Yorma : Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut'a yorumlatıp mana çıkarırlardı.



DEDE KORKUT ŞENLİKLERİ


Dede Korkut Şenlikleri: "Cumavank" yaylasında yapılmaktadır. yaklaşık 3000 m. rakımlı bir tepenin yamacında kurulu bir yayladır. Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Şöleni organizasyonu senenin 15-20 Temmuz tarihleri arasında yapılmaktadır.

Bu yaylaya ulaşabilmek için karadenizden gidenler, Soğanlı Dağlarından ya da Sultan Murat yaylası üzerinden gidebilir. Bayburt'tan ise daha rahat ulaşabilirsiniz. Yaylaya vardığınızda ister arabanızda isterse yaya olun, göreceksiniz, gökyüzü ile bastığınız yer arasında bir göz atımlık mesafe var. Bir de sise yakalanırsanız, biraz yürekli bir insansanız ve de yükseklik fobiniz yoksa, bulutlarda yürüme zevkini tadarsınız.


Hiç yorum yok: