2 Aralık 2011 Cuma

İRŞADİ BABA



:)
Bayburt'un Manevi Önderler

İRŞADİ Baba


İrşadi Sülalesi Hazreti Muhammed (S.A.V) Efendimize dayanmaktadır. Erzincan’lı Vehbi Hayyat (Terzi Baba) Hazretlerin’den ders almıştır ve O’nun halifelerindendir.

Deyişleri Tasavvufidir. Anadolu’nun her yöresinde haklı bir şöhret edinmiştir. Kendisinin başladığı “KISASÜ’L-ENBİYA” ismindeki eserini noksan bırakmış, “-Bu eserimi torunum tamamlayacaktır.” Diye buyurmuş, gerçektende torunu Küçük İrşadi (Ağlar Baba) bu eseri tamamlamıştır.

İrşadi Baba Hazretleri’nin halk arasında bir menkıbesi anlatılmaktadır, bu menkıbelerinin birisinde:

İrşadi Baba Rize taraflarında bir seyahate çıkar. Bülbül beslemeye meraklı bir kahvecinin meyhanesinde otururken, kafeste bulunan bülbülün tam yedi seneden beri ötmediğini beyan ederler. İrşadi Baba: “-ben bu bülbülü öttürürsem azad eder misin?” der. Kahveci kabul eder. İrşadi Baba da bülbüle dönerek aşağıdaki beyti söyler, sonra bülbül başlar ötmeye. Kahvecide sözünde durarak bülbülünü azad eder.

Açıldı laleler yaz bahar oldu
Gine dost bağına girdin mi bülbül
Doğru söyle Yaradan’ı seversen
Yazdan ayrılalı güldün mü bülbül?

Kışın lal eylersin şirin zebanı 
Yaz gelende artırırsın figanı
Nezaket bağının bin bir bağbanı
Bağdan ayrılalı güldün mü bülbül?

İrşadi her kuşa kayide olmaz
Arifte olan hal zahitde olmaz
Laleden sünbülden faide olmaz
Aşk ile Mevla’yı buldun mu bülbül?



DEYİŞLERİNDEN ÖRNEKLER

Bu abdal postudur sakin hor bakma
Cihanı terk eden deriyi bağlar
Kurb-i ilahiye vasıl olanlar
Soyunup kemhayı deriyi bağlar.

Arif kibr eylemez hale varınca
Süleyman’a ne söyledi karınca
Bir ali kahraman cenge varınca
Kuşanır silahın deriyi bağlar.

Lamekan şehrinde var mıdır namın
Temcid et dünyanı, yele ver şanın
Sultan-ı Kevneyn’e inen Furkan’ın
Mücellid üstüne deriyi bağlar.

Neylerim dünyada mülk’i iradı
Hamd olsun terk ettim evladı yari
Şükrolsun görmüşem rüyet-i Nuri
Ol nuru görenler deriyi bağlar.


Açılsa bizlere varlık kapısı
Mücevher altından olsa yapısı
Almanam bir pula olsa tapusi
Maksud’a erenler deriyi bağlar.

Doğru devriş isez hani teberiz
Acep bu sözlerden varmı haberiz
Vücuduz da üçyüzaltmışaltı damarız
Üzerine Halik deriyi bağlar.

Ayağın tepredip çıkarma safran
Cihan’ı yarattı Nun ile Kef’ten
Güneş baş gösterse Kulle-i Kaf’dan
Her sanatın piri deriyi bağlar.

Enka bezirganım alın pacımdan
Ser verir sır vermem ölsem acımdan
Mihnet-i dünyanın kahrı ucundan
Bu sefil İrşadi deriyi bağlar.

*
Abdal arayup gezerim
Ariflerin casusiyam
Suretime bakma benim
Siretimin namusiyam

Mey doldurup kanarım
Teşneye bade sunarım
Türlü çiçeğe konarım
Selvi kovan arısiyam

Kendimi yerde sanarım
Viranelere konarım
Çakmak taşında yanarım
Gürgen kavi kurusiyam

İbrişim ipek teliyem
Hiç bir güzel eymez beni
Bir Anka tüccar malıyam
Hiç bir kervan çekmez beni


Ağrı dağı tartmaz beni
Bin pehlivan eğmez beni
Her bir kotan sökmez beni
Devr-i adem harosiyem

Ben hub’dan yanık değilem
Ölmüş uyanık değilem
Ben boz bulanık değilem
Akan sular durusiyam.

İrşadi’ye derler seme
Attı gamı düştü deme
Hu çektiğim bir Ademe
Aman vermez darısıyam.

*
Dilde zikreyleyen kul neyler Lokman’ı,
Herbir derde dermandır BİSMİLLAH.
Binbir mana verse asla tükenmez
Çağlayıp derya-yı ummandır BİSMİLLAH.

Hiç gözler doyarmı anın seyrinden
Hıfz eder ademi adüv tirinden
Silker toprağını kalkar yerinden
Diriltir mevtayı candır BİSMİLLAH.

İlyas anın ile aşar deryayı
Hızır seyyah ile gezer dünyayı
Üç ismi ile ispat eder Mevlayı
Tesirli yezdandır der BİSMİLLAH.

Okuyanlar halden hale ermişler
Lamekan şehrinden neler görmüşler
Ehlullahlar ism-i a’zam demişler
Her sure başında şahtır BİSMİLLAH.

İçen teşneden cur’a-i came
Süleyman destine almış bir hame
Hüdhüd ile Belkıs’a göndermiş name
Hem bürhandır, hem Kur’an’dır BİSMİLLAH.

İlhak anı gönderdi sahip livaye
Sultan_ı Kevneyn’e bedr-i dücay
Bekar geldi bekar çıkar semaya
İrşadi’ye Hak’dan ihsandır BİSMİLLAH.

*
Nesine güvenim yalan dünyanın
Şimdiye dek hiç kimseye kalmadı
Sedd-i İskender’e Rüstem-i Zal’a
Ali gibi koç aslana kalmadı.

Dünya kimse ile olmaz muttasıl
Server-i Hüda’dır evlad-ı Resul
Onlardan öğrendik erkanı usül
Hasan, hüseyin civana kalmadı.

Şeriat bendini kurup yapanlar
Tarikat gömleğin kola giyenler
Şeriat yolunda din duyuranlar
Çarıyarı o sultana kalmadı.

Hak ürüşana vefa vermeye
Murada maksuda hiç ermeye
Şemsi Kamer asla yüze çalmayan
Server-i Hak Nebi O Zişan’a kalmadı.

Bu dünyada adaleti var idi
Denizde semekten haraç alırdı
Cümle kurt kuş divanına gelirdi
Davut oğlu Süleyman’a kalmadı.

*
İrşadi der bu der böyle nuş eyle
Böyle kuruldu herşeyi hoş eyle
Çok zenginler kanat çaldı yoruldu
Bu dünyaya gelen gitti kalmadı.

Gece gündüz halimden fikrimden
Ta ezelden Bismillah’ım var benim
Hakk’ın zikri ezberimden dilimde
Tevhidimde İllalah’ım var benim.

Mürşide yol verin bizde varalım
Yolda olan ol can nuri görelim
İlm-i Kur’an okuyalım görelim
İlmi veren bir Allah’ım var benim

Mürşit olmayınca yola varamam
Bana kim deryince, kimim diyemem
Sırrullah’a sırrım beyan edemem
Sırrım saklar bir Settar’ım var benim

Eğri ok atanlar menzile eremez
Kalp pak olmayınca Mevla’sını bulamaz
Yüzbin günahım var yüzüme vurmaz
Binbir adlı bir Allah’ım var benim

Ey İrşadi sen niçin oldun naçar
Hiç bir kuş gördün mü kanatsız uçar
Bir kapı kaparsa bin kapı açar
Binbir adlı bir Allah’ım var benim

*
Sırrım saklar bir Settar’ım var benim
Ya İlahi nas dilinden yoktur ismirahımız
Aşk ocağından hu çeker de yerde kalmaz ahımız
Bize su-i zan edenler alırlar günahımız

Zemmeder alem bizi, Ya Rab bu halka neyledim?
Tacizem nasın dilinden, bu sinem yanmış tüter
Bende Eyüp sabrı yoktur bu kadar çektim yeter
Zem defterim açınca dostum düşmanımdan beter

Zemmeder alem bizi, Ya Rab bu halka neyledim?
Kimi gözde kiramı görmeyip etmez nazar
Kimide tevzirliğinden daima sinsi gezer
Kimide ne sezasız söz söyleyip bağrım ezer

Zemmeder alem bizi, Ya Rab bu halka neyledim?
Bu cihani arayuben bulamadım tebliği menek
Ölüsüne tabut olsam dirisine hem beşik
Yine derler bu İrşadi olmuş şer işe peyk

Zemmeder alem bizi, Ya Rab bu halka neyledim?
*
Ağaçlarda yeşil yaprak
Kefenimiz yarı iprak
Bastığımız kara toprak
Gelir boydan aşar bir gün

Ecel yastığında başın
Fayda vermez hiç yoldaşın
Dünya dediğin bir yeldir
Kuş kafesten uçar bir gün

Gelin yiyelim içelim
Bu gençlik bize kalmadı
Kara toprak ejder olmuş
Açar ağzın bize bir gün

Ey irşadi gamın var mı
Yerin cennet yoksa nar mı
Ecel oku yaresinden
Acep hiç kurturan var mı?
*
Seherde Hu çeker dağlar
Gözünden yaş döküp ağlar
Sular Allah deyu çağlar
Akar umman uyanıktır

Yakup siz olmayın suğra
Açıldı cami-i kübra
Okunur sure-i İsra
Kef-i Kur’an uyanıktır

Edüp yandan yana pervaz
Seher vakti ziyasından
Muallakta hümay mürgi
İdüp seyran uyanıktır

Silahın beline bağla
Diline Zülfikarın al
Ezen’den haşa sana iğva
Veren düşman uyanıktır

Şevki doğdu nikabından
Eser yeller hicabından
Gurup vaz geldi hab’ından
Okur Furkan uyanıktır

Adem şehri nur içinde
Ey İrşadi bu dünya,
Gelen gören rical-i gayb
Olan sultan uyanıktır.
SAĞ TIKLAMA YOK

Hiç yorum yok: